bugün
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması13
- uludağ sözlük discord grubu10
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir13
- sexting haram mıdır17
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı27
- anın görüntüsü18
- eybırın manyağı kıskanması13
- beni seviyor musunuz8
- annem baban uğur dündar dedi8
- erdoğan'dan sonraki başkan14
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması12
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- hiç flörtü olmayan yazarlar ne yapıyor8
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- altıncı filoya karşı namaz kılmak10
- manyak olmaya karar verdim9
- icardi190512
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar9
- ebbırı top gibi sektirme yarışması19
- sokakta kadın döven araplar12
- sözlükteki fosiller24
- netflix'in pkk lıyı başrol yaptığı dizi11
- 56 yıldır hiçbir kadınla iletişim kurmayan adam12
- arda güler14
- nervio'nun kedileri sokağa salmak10
- ekonomi kötü diye güzellikleri yok saymak11
- artık kızlara bakmıyoruz kampanyası25
- kitaplarda geçen can alıcı cümleler8
- mastır çeşitleri8
- 17 nisan 2024 manchester city real madrid maçı11
- icardi1905 silik olsun kampanyası10
- fatih ürek ile elti gelin görümce13
- fındıklı belediyesinin banyosu11
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur11
- selefi11
- mühendislerin memur olmayı düşünmemesi24
- başıboş köpek sorunu35
- evleneceği adama evi üzerime yapalım diyen kız11
- yazarların en rum özelliği14
- yeşil gözlü erkek22
- türkiyenin artık sefalet listelerinde yer bulması34
- yakışıklı motorcu müzisyen sempatik karizmatik11
- bik bik pilavı13
- klarnet calan sarapci koala 68
- israil9
entry'ler (2110)
"eskiden mükafatı olan her şeyin şimdi bedelini ödüyoruz.
gri sabahlar dolaşıyor tepemizde. sabahlar tepemizde, geceleri ayaklarımız altına almışız.
ne çok şeyi ayaklarımızın altına alıyoruz, pek az şeyin yeri başımızın üstünde.
geceleri sevmek herkese nasip olmaz diyor tanrı. kimse duymuyor onu. gönderdiği vahiyler, gönderilene pek ulaşmıyor. muzdaribiz.
bazen aşık oluyoruz, bazen nefret ediyoruz, bazen ikisi birden oluyor.
meşguliyetlerimizi kendimiz belirlediğimiz sürece özgürüz. birine aşık olmak da buna dahil, birinden nefret etmek de.
bir şeylerin külünün izi kalmış gömleğimizde, uzanıp silkelemiyoruz. sert bir rüzgara ihtiyacımız var, şemsiyelerimiz hep tersine dönük.
güzel gözlü kadınlara şiirler yazıyoruz, okumuyorlar. güzel gözlü kadınlar, güzel gülen kadınlar, güzelliklerinin farkındalar. çirkin adamların onlar için yazdıkları umurlarında olmuyor. çirkinlik hala fiziksel. bu değişmeli.
-bütün bu meşguliyetlerin arasında ben, seni seviyorum frida. ara sıra birayı şişesinden içerken havaya kalkan burnun geliyor aklıma. tanrı böyle bir gezegen yaratmadı henüz. böyle bir şiire ilk kez denk geliyorum, kalkıp gidebiliyor oturduğu masadan..
-sığındığım yerler var, keşfedilmesinden korktuğum. başımı ellerimin arasına alıyorum.
gitarın tellerine vuruyorum ara sıra. bazen resmini koyuyorum karşıma. konuşmuyorsun frida, küs müyüz?
-görüyorum, hala bir yerlerde gülüyorsun yeşil yeşil. bu ormanları gözlerine sığdıran tanrı, beni seninle yan yana yürütemiyor mu? sadece soruyorum.
-sadece soruyorum tanrım. bak bu frida, bunu sen yarattın. adaletini sorgulamak gibi olmasın ama tanrım, beni de sen yarattın.
*yollara düştüğüm gecelerden geliyorum. özlediğim yerlerden. bilmediğim yerlerden, gitmek istediğim yerlerden, bayram sabahlarından, otogarlardan, tren garlarından, havalimanlarından, kavuşulan yerlerden, konuşulan yerlerden, gülüşülen yerlerden, şarap kadehlerinden, rüzgarda savrulan perdelerden, soğuk biralardan, filmlerden, sevilen müziklerden.. arkamı dönüyorum,
senin kapın.
kapalı..."
gri sabahlar dolaşıyor tepemizde. sabahlar tepemizde, geceleri ayaklarımız altına almışız.
ne çok şeyi ayaklarımızın altına alıyoruz, pek az şeyin yeri başımızın üstünde.
geceleri sevmek herkese nasip olmaz diyor tanrı. kimse duymuyor onu. gönderdiği vahiyler, gönderilene pek ulaşmıyor. muzdaribiz.
bazen aşık oluyoruz, bazen nefret ediyoruz, bazen ikisi birden oluyor.
meşguliyetlerimizi kendimiz belirlediğimiz sürece özgürüz. birine aşık olmak da buna dahil, birinden nefret etmek de.
bir şeylerin külünün izi kalmış gömleğimizde, uzanıp silkelemiyoruz. sert bir rüzgara ihtiyacımız var, şemsiyelerimiz hep tersine dönük.
güzel gözlü kadınlara şiirler yazıyoruz, okumuyorlar. güzel gözlü kadınlar, güzel gülen kadınlar, güzelliklerinin farkındalar. çirkin adamların onlar için yazdıkları umurlarında olmuyor. çirkinlik hala fiziksel. bu değişmeli.
-bütün bu meşguliyetlerin arasında ben, seni seviyorum frida. ara sıra birayı şişesinden içerken havaya kalkan burnun geliyor aklıma. tanrı böyle bir gezegen yaratmadı henüz. böyle bir şiire ilk kez denk geliyorum, kalkıp gidebiliyor oturduğu masadan..
-sığındığım yerler var, keşfedilmesinden korktuğum. başımı ellerimin arasına alıyorum.
gitarın tellerine vuruyorum ara sıra. bazen resmini koyuyorum karşıma. konuşmuyorsun frida, küs müyüz?
-görüyorum, hala bir yerlerde gülüyorsun yeşil yeşil. bu ormanları gözlerine sığdıran tanrı, beni seninle yan yana yürütemiyor mu? sadece soruyorum.
-sadece soruyorum tanrım. bak bu frida, bunu sen yarattın. adaletini sorgulamak gibi olmasın ama tanrım, beni de sen yarattın.
*yollara düştüğüm gecelerden geliyorum. özlediğim yerlerden. bilmediğim yerlerden, gitmek istediğim yerlerden, bayram sabahlarından, otogarlardan, tren garlarından, havalimanlarından, kavuşulan yerlerden, konuşulan yerlerden, gülüşülen yerlerden, şarap kadehlerinden, rüzgarda savrulan perdelerden, soğuk biralardan, filmlerden, sevilen müziklerden.. arkamı dönüyorum,
senin kapın.
kapalı..."
Baya ciddi ciddi fotoğraf paylaşan falan var, şok. Kaç yaşındasınız arkadaşım siz? Sözlük nedir neden nicklerimiz var bizim burada ne işimiz var??
Buna fırsat verende kabahat ama mal her yerde mal çünkü önünü kesmek mesele.
Bir takım düşük egolu ve düşük zekalı yazarların fotoğraflarını paylaştığı yer, al sana yeni nesil uludağ sözlük..
Buna fırsat verende kabahat ama mal her yerde mal çünkü önünü kesmek mesele.
Bir takım düşük egolu ve düşük zekalı yazarların fotoğraflarını paylaştığı yer, al sana yeni nesil uludağ sözlük..
Linki kopyala yapıştır sonra arkana yaslan izle yurdum sapıklarını. Kendi link paylaşıca cool feno kız paylaşınca orospu. Keşke ölsen.
Kafanda dönüp dolaşan düşünceleri nasıl susturuyorsun?
Geçmişini susturabilir misin ya da ondan sıyırıp yakanı, kurtarabilir misin?
Ben kurtulamıyorum mesela, yapabiliyorsan bana yardım eder misin?
Travmalarla doluysa çocukluğun, çocukluğunu hatırlayıp mutlu olabilir misin?
içindeki çocuğu kaç kere öldürdüler bana bi sayabilir misin?
Yoksullukla dolu tek göz odalarda anasız-babasız büyüyüp barbie bebek giydirebilir misin?
Hakettiğin her şeye başkaları sahip olurken bi daha dener misin?
Sevdiğin adama başkası sarılıyorken bi daha sever misin?
Düşlediğin hangi geleceğe başı dik çıkabilir ki bu geçmişin?
Geçmişini susturabilir misin ya da ondan sıyırıp yakanı, kurtarabilir misin?
Ben kurtulamıyorum mesela, yapabiliyorsan bana yardım eder misin?
Travmalarla doluysa çocukluğun, çocukluğunu hatırlayıp mutlu olabilir misin?
içindeki çocuğu kaç kere öldürdüler bana bi sayabilir misin?
Yoksullukla dolu tek göz odalarda anasız-babasız büyüyüp barbie bebek giydirebilir misin?
Hakettiğin her şeye başkaları sahip olurken bi daha dener misin?
Sevdiğin adama başkası sarılıyorken bi daha sever misin?
Düşlediğin hangi geleceğe başı dik çıkabilir ki bu geçmişin?
her gelen içimdeki leyla'dan bir parça alıp götürdü.
onun kesmeye kıyamadığı kömür karası saçları vardı, babasınınkilere biraz olsun benziyor rengi diye şükrettiği ela gözleri.
onun küçücük elleri vardı, öpülesi.
kestiler saçlarını, çok ağlattılar ve bırakıp gittiler ellerini.
ve en fenası hiçbiri gerçekten kimi öldürdü bilmedi. baktı ama görmedi..
onun kesmeye kıyamadığı kömür karası saçları vardı, babasınınkilere biraz olsun benziyor rengi diye şükrettiği ela gözleri.
onun küçücük elleri vardı, öpülesi.
kestiler saçlarını, çok ağlattılar ve bırakıp gittiler ellerini.
ve en fenası hiçbiri gerçekten kimi öldürdü bilmedi. baktı ama görmedi..
"Başkaları gitmiş olur gidince,
bir sen yakınsın uzak kalınca."
bir sen yakınsın uzak kalınca."
mazi kalbimde yaraymış, bir fotoğrafla anladım.
ansızın karşıma çıkan, sevdiğim adamın fotoğrafı.
eskiden sevdiğim, sevildiğim, günlerce mektubunu beklediğim, gözlerime şiirler yazan adam.
bazen biter, sebebe gerek duymadan ve açıklamalara.
biter, susar ve adam gider.
senin elinde mektuplar kalır, kutuda yolladığı kahve çekirdekleri. gözlerimin kahvesi.
bir gün kokumuz aynı olur mu nihayetinde demişti, bir gün bile aynı olmadı.
bahtım saçlarımdan karaymış, bunu anlamam çok zor olmadı.
hayatıma giren herkes birer birer gitti. ben sonra ne yaparım düşünmeden.
sevdiğim adam fotoğrafta gülüyordu, kısılmıştı gözleri yine. saçlarında beyaz gölgeler vardı artık.
sahi o kadar uzun zaman mı oldu yüzünü görmeyeli?
yanında ki kadın gülüyordu, bir zamanlar benim güldüğüm gibi. bir zamanlar bana sarıldığı gibi sarılmıştı sevdiğim adam, huzurluydu belli.
beni unutmuştu, aklına bile gelmediğimden eminim.
kadının parmağında yüzük vardı, acaba nasıl evlenme teklif etti?
göğsünde uyutmadı beni, bir buseyle avutmadı bile.
aklına gelmediğim, gelmeyeceğim onlarca gün olacak ama insan her gün anımsar mı aynı gözleri?
ansızın karşıma çıkan, sevdiğim adamın fotoğrafı.
eskiden sevdiğim, sevildiğim, günlerce mektubunu beklediğim, gözlerime şiirler yazan adam.
bazen biter, sebebe gerek duymadan ve açıklamalara.
biter, susar ve adam gider.
senin elinde mektuplar kalır, kutuda yolladığı kahve çekirdekleri. gözlerimin kahvesi.
bir gün kokumuz aynı olur mu nihayetinde demişti, bir gün bile aynı olmadı.
bahtım saçlarımdan karaymış, bunu anlamam çok zor olmadı.
hayatıma giren herkes birer birer gitti. ben sonra ne yaparım düşünmeden.
sevdiğim adam fotoğrafta gülüyordu, kısılmıştı gözleri yine. saçlarında beyaz gölgeler vardı artık.
sahi o kadar uzun zaman mı oldu yüzünü görmeyeli?
yanında ki kadın gülüyordu, bir zamanlar benim güldüğüm gibi. bir zamanlar bana sarıldığı gibi sarılmıştı sevdiğim adam, huzurluydu belli.
beni unutmuştu, aklına bile gelmediğimden eminim.
kadının parmağında yüzük vardı, acaba nasıl evlenme teklif etti?
göğsünde uyutmadı beni, bir buseyle avutmadı bile.
aklına gelmediğim, gelmeyeceğim onlarca gün olacak ama insan her gün anımsar mı aynı gözleri?
62'den tavşan yapmayı bilmeyen birine 6 daki tavşan götünü anlatamazsın. işte tam da bu yüzden.
bu sözlük adına üzüldüğüm için kendime gülüyorum.
burası çöplük, burası lise 1 kantini.
ama hata sizde değil, cebi biraz daha para görecek diye burayı çöplüğe çevirenlerde.
burası çöplük, burası lise 1 kantini.
ama hata sizde değil, cebi biraz daha para görecek diye burayı çöplüğe çevirenlerde.
https://www.youtube.com/watch?v=j5w0_AUXoOA
bana bir şeyler anlat canım çok sıkılıyor..
anlat, içinden git dediğini. gözlerime bakamadığını, en son gözlerime ne zaman baktığını anlat.
yanımdasın, susuyorsun. susuyor, konuşmuyorsun. bakıyor, görmüyorsun. beni en son ne zaman gördüğünü anlat.
sana sayfalarca mektup yazan kadından nasıl bir yıkıntı yarattığını anlat.
kocaman gülen gözlerinden geriye kalan mor halkaların rengini anlat.
o kadının en zor gününde başka kadınların omzunda uyuduğunu anlat.
vermek zorunda olmadığın ama verince tutmak zorunda olduğun sözlerden kaçışını anlat.
sevmediğin halde seviyorum demenin iğrenç ikiyüzlülüğünü anlat.
bir kadına özlemekten utanmayı öğrettiğini anlat.
hadi bir şeyler söyle, çocuk gözlerim dolsun. içinden git diyorsun biliyorum, gideceğim bu son olsun.
bana bir şeyler anlat canım çok sıkılıyor..
anlat, içinden git dediğini. gözlerime bakamadığını, en son gözlerime ne zaman baktığını anlat.
yanımdasın, susuyorsun. susuyor, konuşmuyorsun. bakıyor, görmüyorsun. beni en son ne zaman gördüğünü anlat.
sana sayfalarca mektup yazan kadından nasıl bir yıkıntı yarattığını anlat.
kocaman gülen gözlerinden geriye kalan mor halkaların rengini anlat.
o kadının en zor gününde başka kadınların omzunda uyuduğunu anlat.
vermek zorunda olmadığın ama verince tutmak zorunda olduğun sözlerden kaçışını anlat.
sevmediğin halde seviyorum demenin iğrenç ikiyüzlülüğünü anlat.
bir kadına özlemekten utanmayı öğrettiğini anlat.
hadi bir şeyler söyle, çocuk gözlerim dolsun. içinden git diyorsun biliyorum, gideceğim bu son olsun.
tüccar.
"saat 1 i 39 geçiyor..
nisanın son demlerini yaşıyoruz..
ve belki de hayatın sunduğu şansların sonlarına yaklaşıyoruz..
o konuda net bir bilgi yok..!
saat 1,39
ve ben, uyandığım andan bu yana geçen süre bir yılı tamamlamak üzere..
içimde sürekli doğup batan bir güneş var..
benden gizli şarkılar söyleyen bin bir türlü nebatat..
saat 1,39 ve ben yalnızlığı bayram yerine çevirme denemelerindeyim…
kaybetmek bazen gereğinden fazla üzüyor…
suskun kalan bir sürü şiirle başbaşa kalıyorsun bir defa.. hiç çekilmiyor suskunlukları. o gözlerine bakarken, o gözlerinin bana baktığını görürken, o alaycı mı, sevecen mi, hisli mi, soğuk mu olduğunu bir türlü çözemediğim gülüşünü farkederken içimde tarih, felsefe ve sanat baştan yazılıyor…
umarsız bir şair efsane olma yolunda ilerliyor ruhumun derinliklerinde, bilge bir keşiş efsanevi laflar ediyor, binlerce yıl sonra konfiçyusa maledilecek laflar, klişe balıkçılar, evsiz şarapçılar ve bilimum babacan karakterleri televizyonların gerçek oluveriyor aniden ve haber vermeden hiç kimseye dünyayı gezip-görüp-geçirmiş oluyor adeta…
ve zihnimde bir cemal süreyya…
******
şimdi zihnimde cemal süreyya
oturmuş bir şiir yazıyor, kendi sesinden…
kulaklarımda paganini 25. sonatını yaratıyor
içli içli düet yapıyor cohenle tom waits
sen gelmişsin, bana katlanmaktan bahsediyorsun…
ben ölebilmenin kıyılarında gezmek için koşturuyorum yıllardır…
ve ya ölümsüzlüğü, ya hayatsızlığı arıyorum her satır arasında…
bulamadığım ama aradığım binlerce yol var, binlerce mısra arasında kaybolmuşluğum var…
ve eski mahallemizin arka bir sokağı gibi afeta zinhim…
geceleyin nerede olduğumu tam kestiremiyorum da, sen güldüğünde huzur doluyor içim..
sokağımı aydınlatıyorsun,
o top koşturduğum sokakta oturuyor olmanın huzurunu veriyorsun bana,
sonra arkanı dönüyorsun,
ve
sanırım gidiyorsun..
********
şimdi sen gidersen, benim içimdeki cemal süreyyanın sesi kısılır..
kendi sesinden şiirler yazamayabilir o zaman, bu kötü olabilir..
gidersen yollarına engel olasıca karlar yağabilir inşallah..!
ama bunlar benim umrumda olmayabilir..
sen gidersen ben başarısız bir yalancı olabilirim..
yani, şey, gitmek mi lazım..?
özür de dilerim sevgilim ama gidersen..
zira bütün bunların sadece benimle alakalı olduğunun ciddiyet ile farkındayım..
başarısızımdır zaten bu tip konularda, sevmek-sevilmek-özlemek konularında ciddi bir çözememişlik duygusu hakim..
hissi şeyler biliyorum ama, yine de ölüm kadar değil hani..
ben bu kadar zorlamamıştım ki seni…
cidden hayatımın çay bardağına doldurulmuş orta demli çayı..
şimdi çok zamansız değil mi gidecek bir yolun içinde olmak..
benlik bir sorun yok, ama şu yeni aldığım beyaz betta yok mu, o diyor ki giderse bana nazar değebilir..
sonra biliyosun eşini de aldım, o da beyaz, ben de beyazım diyor, o da bizi nazardan koruyor..
şimdi sen gideceksin diye sırf bu iki güzelim balığa kıyılır mı mangal kömürüm..
yalancı olmama değer mi bu gidiş, onu bari söyleseydin…
ölümünü anlatıyorum burada,
halbuki olan sadece bir resmini görmek, yine içinde sokağı aydınlatan bir gülüşle…
ve tabiki bu bir keşke değil, bu bir ah…
bu bir iç yanması, bu bir yanmak, bu bir içi acımak hali…
sana sevgilim diyorum..
bu bir ah değil
keşke de değil…
yaparım ben öyle küçük süprizler,
yüzüne söyleyemem belki diye -gözümü kapadığımda söyleyemiyorum zira-
ve belki de bu umutmaya başlamak için çok kötü bir yol…
ve ben belki de çok kötü bir yalancıyım."
nisanın son demlerini yaşıyoruz..
ve belki de hayatın sunduğu şansların sonlarına yaklaşıyoruz..
o konuda net bir bilgi yok..!
saat 1,39
ve ben, uyandığım andan bu yana geçen süre bir yılı tamamlamak üzere..
içimde sürekli doğup batan bir güneş var..
benden gizli şarkılar söyleyen bin bir türlü nebatat..
saat 1,39 ve ben yalnızlığı bayram yerine çevirme denemelerindeyim…
kaybetmek bazen gereğinden fazla üzüyor…
suskun kalan bir sürü şiirle başbaşa kalıyorsun bir defa.. hiç çekilmiyor suskunlukları. o gözlerine bakarken, o gözlerinin bana baktığını görürken, o alaycı mı, sevecen mi, hisli mi, soğuk mu olduğunu bir türlü çözemediğim gülüşünü farkederken içimde tarih, felsefe ve sanat baştan yazılıyor…
umarsız bir şair efsane olma yolunda ilerliyor ruhumun derinliklerinde, bilge bir keşiş efsanevi laflar ediyor, binlerce yıl sonra konfiçyusa maledilecek laflar, klişe balıkçılar, evsiz şarapçılar ve bilimum babacan karakterleri televizyonların gerçek oluveriyor aniden ve haber vermeden hiç kimseye dünyayı gezip-görüp-geçirmiş oluyor adeta…
ve zihnimde bir cemal süreyya…
******
şimdi zihnimde cemal süreyya
oturmuş bir şiir yazıyor, kendi sesinden…
kulaklarımda paganini 25. sonatını yaratıyor
içli içli düet yapıyor cohenle tom waits
sen gelmişsin, bana katlanmaktan bahsediyorsun…
ben ölebilmenin kıyılarında gezmek için koşturuyorum yıllardır…
ve ya ölümsüzlüğü, ya hayatsızlığı arıyorum her satır arasında…
bulamadığım ama aradığım binlerce yol var, binlerce mısra arasında kaybolmuşluğum var…
ve eski mahallemizin arka bir sokağı gibi afeta zinhim…
geceleyin nerede olduğumu tam kestiremiyorum da, sen güldüğünde huzur doluyor içim..
sokağımı aydınlatıyorsun,
o top koşturduğum sokakta oturuyor olmanın huzurunu veriyorsun bana,
sonra arkanı dönüyorsun,
ve
sanırım gidiyorsun..
********
şimdi sen gidersen, benim içimdeki cemal süreyyanın sesi kısılır..
kendi sesinden şiirler yazamayabilir o zaman, bu kötü olabilir..
gidersen yollarına engel olasıca karlar yağabilir inşallah..!
ama bunlar benim umrumda olmayabilir..
sen gidersen ben başarısız bir yalancı olabilirim..
yani, şey, gitmek mi lazım..?
özür de dilerim sevgilim ama gidersen..
zira bütün bunların sadece benimle alakalı olduğunun ciddiyet ile farkındayım..
başarısızımdır zaten bu tip konularda, sevmek-sevilmek-özlemek konularında ciddi bir çözememişlik duygusu hakim..
hissi şeyler biliyorum ama, yine de ölüm kadar değil hani..
ben bu kadar zorlamamıştım ki seni…
cidden hayatımın çay bardağına doldurulmuş orta demli çayı..
şimdi çok zamansız değil mi gidecek bir yolun içinde olmak..
benlik bir sorun yok, ama şu yeni aldığım beyaz betta yok mu, o diyor ki giderse bana nazar değebilir..
sonra biliyosun eşini de aldım, o da beyaz, ben de beyazım diyor, o da bizi nazardan koruyor..
şimdi sen gideceksin diye sırf bu iki güzelim balığa kıyılır mı mangal kömürüm..
yalancı olmama değer mi bu gidiş, onu bari söyleseydin…
ölümünü anlatıyorum burada,
halbuki olan sadece bir resmini görmek, yine içinde sokağı aydınlatan bir gülüşle…
ve tabiki bu bir keşke değil, bu bir ah…
bu bir iç yanması, bu bir yanmak, bu bir içi acımak hali…
sana sevgilim diyorum..
bu bir ah değil
keşke de değil…
yaparım ben öyle küçük süprizler,
yüzüne söyleyemem belki diye -gözümü kapadığımda söyleyemiyorum zira-
ve belki de bu umutmaya başlamak için çok kötü bir yol…
ve ben belki de çok kötü bir yalancıyım."
Sen kilometrelerce uzaktasın. O uyuyor, ayakları yorganın dışında kalmış. Ayaklarını ısıttığın geceleri hatırladın mı?
Hatırladın elbet, ona dair hiçbir şeyi unutmadın ki.
Güldüğünde küçülen gözlerini, utandığında titreyen kirpiklerini, üzüldüğünde büzdüğü dudaklarını. Sen ona dair hiçbir şeyi unutmadın.
Nasıl unutur ki insan? Yaşadığın kalp çarpıntıları, bir mesajı için elinde telefonla uyuya kaldığın sayısız geceler, yüzünü yarım saat görmek için gittiğin kilometreler.
Sen unutsan yollar unutmaz, geceler unutmaz, kalbin unutmaz.
Ama o uyuyor şimdi. Unuttu seni, hala unutulmadığına dair ümidin tükensin istemem ama o unuttu ve uyuyor şimdi.
Sevilenler unutur, sevenler unutmazmış.
Sahi, sen hala neden uyumadın?
Hatırladın elbet, ona dair hiçbir şeyi unutmadın ki.
Güldüğünde küçülen gözlerini, utandığında titreyen kirpiklerini, üzüldüğünde büzdüğü dudaklarını. Sen ona dair hiçbir şeyi unutmadın.
Nasıl unutur ki insan? Yaşadığın kalp çarpıntıları, bir mesajı için elinde telefonla uyuya kaldığın sayısız geceler, yüzünü yarım saat görmek için gittiğin kilometreler.
Sen unutsan yollar unutmaz, geceler unutmaz, kalbin unutmaz.
Ama o uyuyor şimdi. Unuttu seni, hala unutulmadığına dair ümidin tükensin istemem ama o unuttu ve uyuyor şimdi.
Sevilenler unutur, sevenler unutmazmış.
Sahi, sen hala neden uyumadın?
https://www.youtube.com/watch?v=ZAL-4A3lOb4
"Son defa kardeş gibi yum gözünü bak ruhuma, iyileşmiyor senden sonra."
"Son defa kardeş gibi yum gözünü bak ruhuma, iyileşmiyor senden sonra."
duruyorsun orada. taksiyle on dakika, dolmuş olsa bu saatte yarım saatlik uzaklıkta. şimdi kalkıp gelsem, dayansam kapına? ama önce bi durup düşünmem gerek bakma öyle nolur suratıma.
dizlerim kan içinde on yaşımdan beri. binemediğim bisikletler, yürüyemediğim yollar ve beni kıçımın üstüne bırakıp giden adamlar yüzünden. sen ilk değilsin yani koy o vicdanı yerine, harcama lütfen boşuna.
ne zaman baba diye seslenmeyi özlesem aklıma kanayan dizlerim gelir, düştüğüm her taş bankın üstünden beni kaldırsın diye ağlardım ve ben ne zaman seslensem ona, gelirdi koşa koşa. ta ki gelene kadar aralığın altısına. gitti, ertesinde doğum günümün, doğum günü pastam bile bitmemişken daha. o gün dizlerimin üstüne bir kez düştüm ve dizlerim ağladı tüm gözyaşlarının inadına.
sen. bunların hiçbirinden haberin dahi yok. duruyorsun orada. dizlerimi kanattığından, dizlerimi kanatan kaçıncı adam olduğundan haberin yok. senin de toz pembe hayatında benim kanayan dizlerime yer yok, biliyorum.
"sen benim neler çektiğimi bilsen
bunu bilmekten ölürdün.."
dizlerim kan içinde on yaşımdan beri. binemediğim bisikletler, yürüyemediğim yollar ve beni kıçımın üstüne bırakıp giden adamlar yüzünden. sen ilk değilsin yani koy o vicdanı yerine, harcama lütfen boşuna.
ne zaman baba diye seslenmeyi özlesem aklıma kanayan dizlerim gelir, düştüğüm her taş bankın üstünden beni kaldırsın diye ağlardım ve ben ne zaman seslensem ona, gelirdi koşa koşa. ta ki gelene kadar aralığın altısına. gitti, ertesinde doğum günümün, doğum günü pastam bile bitmemişken daha. o gün dizlerimin üstüne bir kez düştüm ve dizlerim ağladı tüm gözyaşlarının inadına.
sen. bunların hiçbirinden haberin dahi yok. duruyorsun orada. dizlerimi kanattığından, dizlerimi kanatan kaçıncı adam olduğundan haberin yok. senin de toz pembe hayatında benim kanayan dizlerime yer yok, biliyorum.
"sen benim neler çektiğimi bilsen
bunu bilmekten ölürdün.."
..ben o mayıs en sevilecek yaştaydım, bir daha hiç sevilemeyecek kadar yaşlandırdılar.